ŞEKER HASTALIĞI İYİLEŞİR Mİ?

Şeker hastalığının iki tipi vardır. Tip 1 ve Tip 2.Tip 1 denilen tipi çocukluk yaşlarında başlar ve dışarıdan sürekli insülin alınması gereken bir hastalıktır. Tip 2 yetişkin tip şeker hastalığı ise en fazla görülenidir. ( %90 -95 oranında)

Gelelim sorumuzun cevabına EVET şeker hastalığı iyileşir.

Öncelikle erişkin tip (Tip 2) şeker hastalığının nasıl oluştuğuna bakalım. Şeker hastalığı pankreastan insülin eksik salınımına yada üretilen insülinin vücut dokulara cevap vermemesi sonucunda oluşmaktadır. Yani kanda dolaşan şeker hücre içine sokulamamakta sürekli olarak kanda yükselmesine neden olmaktadır.

Peki nasıl oluyor da vücut bu duruma gelmiştir? Bunun 2 cevabı vardır. Birincisi yanlış beslenme, ikincisi ise hareketsizlik yani sedanter yaşam şeklidir. Aslıda şeker hastalığı diye bir şey yok. Hareketsizlik ve yanlış beslenme problemi var. Bu iki sorunu çözdüğümüzde şeker hastalığında kendiliğinden ortadan kalkar.

Yanlış beslenme, çevresel zehirler, tarım ilaçları, pankreas hücrelerindeki mitokondrilerin eskisi gibi faaliyet yapamaması sonucu pankreas hücreleri zarar görüyor ve zarar gören hücrelerden yeteri kadar insülin salgılaması olmuyor.

Ağzımıza tatlı gelmesine neden olan tüm besinler genellikle kana çok hızlı geçen besinlerdir ki bu insülin direncinin artmasına neden olmaktadır. Hücre üzerinde bir çok insülin reseptörleri (bağlayıcıları) vardır. Kanda şeker sürekli yüksek seyrettiğinde hücre bu reseptörlerinden bazıları kapatır. Öylelikle insüline cevap vermez hale gelir. Buna insülin direnci denir.

Bu hızlı kana geçen karbonhidratlı besilerde bağırsak florasının bozulmasına neden olmaktadır. Yararlı bakteriler bağırsaklarımızda azalırken , zararlı bakteriler artıyor. Bu zararlı bakteriler sizin sürekli acıkmanıza ve sürekli şekerli gıdaların tüketilmesi için beyninize sürekli mesaj gönderiyor. Sonuçta kırılamayan bir kısır döngü oluşuyor. Siz yedikçe kötü bakteriler büyüyüp yerlerini genişleterek bağırsağı işgal ediyor. Dolayısı ile bağırsak geçirgenliği bozuluyor. Midemizde yanma reflü dediğimiz şikayetler artıyor. Yemekten sonra karnımızda şişlikler meydana geliyor. Şikayetlerimizin artması da doktora gitmemize neden oluyor. Her şikayet durumuna göre mide ilaçlarının yazılmasına neden oluyor. Bildiğiniz gibi mide ilaçları özellikle son dönem ilaçları mide asidini azaltıyorlar. Mide asidi azalınca mide şikayetleriniz azalıyor. Fakat bu durumun bağırsak açısından daha da kötüye gitmesine neden oluyor. Görüldüğü gibi buda bir kısır döngü. Tabiî ki bu olaylar kısa bir süre de olmuyor. Yıllar yılları buluyor.

Peki ne yapmalıyız ?
- Öncelikle yaşam şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor.
- Vücudumuzda birikmiş zehirlerden arınmamız,
- Midemizi, ince ve kalın bağırsağımızı tamir etmemiz, yani geçirgen bağırsağı onarmamız,
- Hızlı emilen karbohidralardan uzak durmamız,
- Her gün düzenli yürüyüş eksersiz yapmamız,
- Düzenli uyku,
- Stresten uzak durmamız,
- Ozon tedavi yaptırmamız,
- Vücudumuzda eksik olan vitamin ve minerallerin yerine koymamız,
- Bitkisel ilaçlardan yararlanmamız gerekiyor.

Bildiği gibi kandaki şeker vücudun tüm damar yapısını bozmaktadır. Bu bozulma hangi organı besleyen damarda çok oluyorsa öncelikle o organda hastalık ortaya çıkıyor. İler ki dönemlerde ise diğer organları besleyen damarlarda da daralmalar tıkanmalar olacağından o organlarda sorunlar meydana gelecektir. Kandaki şeker damar yapısını bozarak onların zaman içinde işlevlerini yapmasını engel olmakta, damar çıdarını tahrip ederek yavaş yavaş tıkanmasına sebep olmaktadır. Bu tıkanma öncelikle küçük damarlarda olmaktadır. Kalp damarları tıkanırsa kalp krizlerine, ayak damarlarının tıkanması sonucu ayaklar yara açılmasına siyahlaşması kangrene dönmesine, göz damarlarına etkilediğinde körlüğe kadar giden görme bozukluklarına, erkeklerde cinsel performans düşmesine yada tamamen bitmesine, kanın temizlenmesini sağlayan böbreğin şeker yüzünden süzme işlemine yapan yapılarının bozulmasına ve hastanın diyalize girmesine neden olmaktadır.

İşte Ozon Tedavisi tamda bu durumda çok işe yaramaktadır. Ozon tedavisi tüm damarların yapılarının yeniden yapılanmasına, tamir edilmesine, yeni damar yapılarının oluşmasına katkı sağlar. Kanın akışkanlığını artırarak dokuların daha iyi beslenmesini sağlar. Ozonun kendisi üç oksijenden oluştuğu için dokuların ihtiyacı olan oksijeni fazlası ile sağlar. Kandaki şekerin hücre içine girmesine katkı sağlayarak kandaki şekerin düşmesine neden olur. HbA1C 'yi (Kanda 3 aylık şeker takibi için bakılan tahlil) düşürerek kanın daha fazla oksijen taşımasına sağlar.