Ozon Nasıl Etki Eder?

Ozonun kan ve dokulardaki şekline ozonoid denir. Ozon vücutta aminoasitlere ve yağlara(lipid) bağlanarak hidrojen peroksidleri ( H2O2) oluşturur. Bu hidrojen peroksidlerde biyolojik olaylar zincirini başlatır. Ozonun Genel Etkileri Medikal Ozon, hızlıca vücut sıvılarında çözünür. Oksijen, plazmada Hb ile bağlanarak oksijenasyonu artırır. Tek oksijen atomu ise; plazmada bulunan antioksidan maddeler ile reaksiyona girer. Reaksiyona giren maddeler lipidler, protein, sülfür grubu içeren aminoasitler, doymamış hidrokarbonlar, askorbik asit, ürik asit ve kan hücreleridir. Reaksiyon sonucu başta peroksidaz (H2O2) olmak üzere yeni kimyasal bileşikler oluşur. Hidrojen Peroksit (H2O2) Etkisi H2O2, ozonun kimyasal elçisidir. Medikal Ozon'nun etkisi H2O2 düzeylerinde artış ile sağlanır. Uygulanan plazmada, H2O2 üretimi hızlı ve ölçülebilir olarak artar aynı şekilde azalır. H2O2, vücudun enzimatik antioksidan sistemlerinde (GSH, KATALAZ ve GSH-Px) redüksiyon tepkimelerine neden olur. Reaksiyonlar enzimatik antioksidan sistemi aktive eder. Ozonun Analjezik Etkisi Ozon, Araşidonik asit reaksiyonları zincirini etkileyerek çeşitli hücresel reaksiyonları düzenleyen prostaglandinler üzerinde etki gösterir, böylece anti-enflamatuar etkiler açığa çıkar. İskemi ve venöz stazı düzeltmesi. Doku oksijenasyonunun artışı sayesinde hücre metabolizması arttığı gibi hücresel atık birikimlerinin hücre dışına atılması da artar, ağrı reseptörlerinin aktive olması durur. Ozonun hücre membranında katyon anyon dengesi üzerinde modülasyon etkisine bağlı olan analjezik etkisi vardır. Kıkırdak dokusundaki katabolik enzimlerin inhibisyonu sonucu ağrıda azalma meydana gelir. Nulkeus Pulpozusta bulunan Proteoglikanlar üzerine anti-oksidan etki. SSS'de , cGMP(siklik guanozin monofosfat) protein kinaz artışı , vasküler vazodilatasyon (Kas ve Beyin) ile kaslarda gevşeme ve ağrıda azalma. Ozonlu serum fizyolojik solüsyonunun infüzyonundan sonra; Ratların beynindeki biyoelektriksel aktivitede artma olduğu, bunun sonucu olarak SSS fonksiyonu, opioid sistemin aktivasyonuna bağlı olarak ağrı refleksinin baskılanması ile karakterize bir durumdur. Ozonun Antimikrobiyal Etkisi Güçlü oksidatif özelliklerinden dolayı tüm bakteri, virüs, mantar türlerine ve protozoalara karşı öldürücü etki gösterir. İnsan hücrelerinin güçlü bir antioksidan sistemi olduğu için bu oksidatif özellikler insan hücrelerine zarar vermez. Bakterisidal etki; Fosfolipidlerin ve lipoproteinlerin oksidasyonunun neden olduğu bakteriyel hücrelerin membran bütünlüğünün bozulması ile oluşur. Gram-pozitif bakteriler farklı zar yapılarında dolayı daha duyarlıdır. Ozon mikroorganizmaların içine nüfuz eder ve kapalı DNA plazmidlerini açık plazmidlere dönüştürür. Böylece bakterinin proliferasyonunu durdurur. Ozon, virüsün membran polipeptid zincirlerini tahrip edip virüsü hedef hücrelere bağlanmasını ve RNA'sını kopyalamasını engeller. Böylece virüs çoğalamaz. Kapsüllü virüsler ise ozona daha duyarlıdır, kapsülleri lipid içerdiği için ozonla tepkimeye girer ve tahrip olur. Ozonun Antioksidan Etkisi Ozon kimyasal yapısı itibariyle radikal özelliği taşımamakla birlikte, florin ve persülfattan sonra, bilinen üçüncü en güçlü oksidan maddedir. Ozon lipid peroksidasyonu ile antioksidan savunma sistemi arasında dinamik bir denge kurmaktadır. Yapılan çok sayıdaki araştırma ozonun terapötik dozlarının antioksidan sistemleri stimüle ettiğini ve lipid peroksidasyon (LPO) şiddetini düşürdüğü göstermiştir. Ozon terapi sırasında LPO'nun bir ara ürünü olan malonik dialdehit düzeylerinde ortalama % 119,4 düzeyinde artış olur. Antioksidan sistem malonil dialdehit formasyonu üzerinden LPO zinciri oluşum safhasında devreye girer: Zincir reaksiyonu kırılır ve malonil dialdehit inaktive olur. Süperoksit dismutaz ve katalaz gibi antioksidan enzimlerin aktivasyonu sırasıyla %45,4 ve %34,9 oranında artar. Ozonun İmmünostimulan Etkisi Makrofaj ve lökosit membranlarının ozona maruz kalması sonucu oluşan sekonder sitokinler ve lemfokinler (lenfositlerden salgılanan sitokinler) üzerinden gerçekleşir. Bu maddeler hem T-hücreleri üzerinden gerçekleşen hücresel bağışıklık, hem de antikorlar üzerinden işleyen hümoral bağışıklıktan sorumludur. İnterferon seviyesini belirgin olarak arttırır. (Gamma interferon ozon uygulamasından sonra yaklaşık 3-4 kat artar) TNF (tümör nekroz faktörü) oluşumunu 400-500 kez stimule eder. İmmün sistem ana maddesi sayılan İL-2 sekresyonunu stimule eder. Peroksit formasyonu yoluyla (özellikle kronik enfeksiyoz hastalıklarda) fagositoz aktivasyonunda belirginleşme olur. Fagositozun bozulmuş tüm evreleri düzelir. Sitokinlerin hafif stimülatörü gibi davranarak periferik dolaşımdaki mononükleer hücreleri etkiler. İmmün sistem ve vücudun diğer sistemleri arasında bir bağ olarak görev görür. Ozonun Periferik Kan Dolaşımına Etkileri Ozon terapi Nitrik Oksit (NO) oluşturarak damarların elastikiyetini koruduğu ve oluşan plakları uzaklaştırarak dolaşımı uyardığı için dolaşım bozukluklarında tedavisinde ve organ fonksiyonlarının tekrar canlandırılması için kullanılmaktadır. Kan damarlarını esnek ve elastik tutar. Plak oluşumunu yavaşlatır. Ateroskleroz engeller. Plağın erimesine yardımcı olur. Kan akımını düzenler. Periferik kan dolaşımında ve mikrosirkülasyonda artış. Ayrıca vasodilatatör etkilere de sahiptir. Vazodilatör etkiyi prostasiklin sentezini uyararak yapar. Ozon doza bağlı olarak trombosit fonksiyonlarının artışına neden olmakta. Buna bağlı olarak trombositler de bulunan büyüme faktörlerini salarak iskemi ve ülserli hastalarda iyileşmeye olumlu katkı sağlamaktadır. Ozonun Karbohidrat, Protein ve Lipid Metabolizmasına Etkileri Ozon tedavisinde kan glukozunda azalma görülür. Bu azalma glukoz-6-fosfat-dehidrogenaz aktivitesinde artışa ve bu enzimin heksozaminofosfat şantında yer alan reaksiyonlarda kullanımının artışı ile yapar. Kreps döngüsünde ATP' yi artırır. 2,3-difosfogliserat (DPG) enziminde çok belirgin yükselme görülür. Kan laktat ve piruvatlarında da azalma meydana gelir. Bu azalma, 2,3-difosfogliseratların oluşum sürecinde karbonhidrat metabolizmasının yetersiz oksidize olmuş ürünlerinin kullanılmasıyla açıklanır. Ozon tedavisi, pentoz fosfat siklusu ve aerobik glikolizi uyararak, glukozun hücre membranına penetrasyonuna artırmasıyla hücreye girişini artırır. Glukozun hücerye girmesi ile hiperglisemi azalır. Diyabetli hastalarda oksijene afinitesi yüksek glikolize hemoglobin (HbA1C) artışı vardır. Bunun sonucu olarak doku hipoksisi olur. Doku hiposisi ve HbA1C hastalığın şiddetini belirlediğinden hasta takibinde kullanılmaktadır. Hipoksi ozon tedavisi ile ortadan kaldırıldığından HbA1C düzeyi azalır. 2,3-difosfogliserat Hb'nin oksijene affinitesini azaltır. Ozon tedavisi 2,3-difosfogliseratı artırır. Ve Hb-O2 diassosiasyon eğrisini sağa kaydırarak, dokulara oksijen salınımını artırır. HbO2 + 2,3 DPG = Hb 2,3 DPG + O2 Ozon tedavisinden sonra arteryel pO2 seviyesinde artış, pCO2'de azalma , asit baz dengesinde dengelenme olur. Antioksidan sistemini uyarmasının ve dolaşımdaki lipidlerle doğrudan etkileşime girerek yağ asitlerinin beta oksidasyonunu aktive etmektedir. Ozon; hepatositlerde, yağlı bileşikler şeklindeki enerji kaynaklarının karbonhidrat türü enerji kaynaklarına dönüşme işlemlerinde hem yapısal hem fonksiyonel mekanizmaları aktive ettiğinden karaciğerin yağlı dejenerasyonu da meydana gelmez. Ozon aktive olmuş asetaldehitle reaksiyona giren lipoik asidi oksidize eder. Özellikle kolesterin ve lipoproteinlerin aterojenik fraksiyonlarında olmak üzere plazma lipidlerinde ve karbonhidratlarda bir azalma meydana gelir. Buda aterosklerotik damar hastalıklarına etkisi bakımından çok önem taşır. Membran kolesterinlerinde meydana gelen azalma membran akışkanlığının normalize olmasına yol açarak hemoreolojiyi (kan akımı dinamiklerini) düzeltir, membrana bağımlı enzimlerin fonksiyonunu düzenler, ve hastanın kliniğinde gözle görülür düzelme sağlar. Aterosklerotik damar hastalıklarına etkisi bakımından çok önem taşır. Ozonun Detoksifikasyon Etkisi Ozonun detoksifiye edici etkileri hepatositlerdeki mikrozomal sistemin aktive olması ve karaciğerin filtrasyon işlevinin artması üzerinden gerçekleşir. Vücuttaki fenoller, pestisitler, ilaç atıkları, toksik asidik maddeler ve diğer serbest radikalleri azaltarak detoks etkisi oluşturur. Ozonun Hematolojik Etkileri Eritrositlerin elastikiyetini arttırarak kapillerden geçişini hızlandırır. Kanın dokulara oksijen bırakma yeteneğini sağlayan 2,3 DPG miktarında artış meydana gelir. Lökositlerin oluşumunu arttırır, fonksiyonlarını düzenler. Kan pıhtılaşma eğiliminde azalma. Hemopoezin stimülasyonu. Arter kanında oksijenin parsiyel basıncında anlamlı yükselme, karbondioksit parsiyel basıncında ise anlamlı düşme; ve hemoglobin düzeylerinde artış tespit edilmiştir. Ozon tedavisi ile oksihemoglobin dissosiyasyon eğrisi etkileyerek, böylece dokulara oksijen temin edilmesi artmış olur. HbO2 + 2,3-DPG = Hb2,3-DPG + O2 Ozon tedavisinden sonra venöz kandaki parsiyel oksijen basıncının 40'dan 20 mmHg'ya düşmesi ozon otohemoterapi sonrasında dokuların nasıl bol oksijenlendiğine dair bir kanıttır. Doku oksijenasyonunun yanı sıra, kanın asit-baz dengesini de düzeltiği, mikrosirkülasyonun ve kanın reolojik özelliklerinin (akışkanlığının) düzeltiği görülmüştür. Ozonlandıktan sonra kan normalde taşıdığından 2-10 kat daha fazla oksijen taşımakta bunun nedeni otohemoterapi işleminden sonra oksijen kanda sadece eritrositlerde bulunmamaktadır, plazmada çözünmüş olarak da mevcuttur. Ozonun Lökositlere Etkileri Ozon, Peroksit oluşumu yoluyla FAGOSİTOZ AKTİVASYONU' na neden olmaktadır. Bu özellikle H2O2 seviyesinin azaldığı kronik enfeksiyöz hastalıklarda önemlidir. Ozon, fagositozun bozulmuş tüm evrelerini düzeltir. İlk olarak adezyon zamanında kısalma ve fagosit-stimüle edici faktörün sentezindeki artış oluşur . Fagositozun birinci evresinin zamanı kısalmıştır. Fagositozun birinci evresinden ikinci evresine daha iyi bir geçiş olmuştur. Fagositozun üçüncü evresinin olabilirliği sağlanmıştır. Ozonun Antikoagülan Etkileri Ozonun trombositler üzerindeki etkisi: ADP, ristocetin ve adrenalin ile platelet agregasyon indeksi değerleri üzerinden araştırılmıştır. Hepsinde de; trombositlerin küme oluşturmasında azalma tespit edilmiştir. Trombosit agregasyonunda azalma: 1-Trombositlerin membranı --- tromboksan üretiminde azalma; 2- Arter duvarından prostasiklin üretimini arttırmakta. Ozon, trombosit enzimi fosfolipaz alfa-2'yi aktive edebilmektedir. Fosfolipaz alfa-2 fosfolipid membranları yıkarak yağ asidi salınımına, özellikle de araşidonik asit salınımına yol açarak gösterir. Ayrıca lipid peroksidasyon ürünlerinin (LPO), özellikle de malonik dialdehitin trombosit agregasyonunu inhibe etiğini gösterilmiş. Fibrinojen, trombosit ve alyuvar kümelenmesinde önemli bir rol oynar. Fibrinojen konsantrasyonunda artış kan viskositesinde artış sağlar. Ozon ise fibrinojen konsantrasyonunda azalma sağlayarak kanın şekilli elamanlarının yapışıp kümelenmesini azaltır, kan akışkanlığını düzeltir. Ozon, primer doğal antikoagülanlarıdan antitrombin III-heparin kompleksinin aktivitesinin % 94'den 102'e yükseldiğini göstermiştir. Bu kompleks; trombin, kallikreinler, ve aktive olmuş kan pıhtılaşma faktörleri XIIa, XIa, Xa, IXa'nın enzimatik aktivitesini nötralize eder ve kan pıhtılaşmasının en güçlü inhibitörü olarak görülür. Ozonun Sistemik Homeostazı Destekleyici Onarıcı Etki Beyin, vücut ağırlığımızın % 2-2,5 kadarını oluşturmasına rağmen vücuda giren oksijenin dörtte birini beyin tüketir. Bol oksijen alan nöronlar bol enerji üretmeye başlar. Böylece metabolizmaları yükselir, birbirleriyle iletişimleri yoğunlaşır, iletişimin kalitesi artar. ENFORFİN , MELATONİN salgılanır. İnsanlar daha enerjik ve zinde olur. Halsizlik, isteksizlik, uykusuzluk, enerji azlığı, konsantrasyon güçlüğü, kronik yorgunluk, yaygın kas ağrıları, depresyon, anksiyete, panik atak gibi belirtiler iyileşir. Günlük aktiviteler sırasında kolay yorulma olmaz. Hücrelerde aerobik glikolizi uyararak ve enzim aktivasyonu yaparak ATP sentezini artırır ve nöroplastisitede temel rol oynar.