Çağımızın hastalığı olan Alzheimer dünyada ve ülkemizde her geçen gün daha da artmaktadır. Peki neden çağımızın hastalığı? Çünkü bu hastalığı oluşturan en büyük sebep sağlıksız beslenme ve çevresel faktörlerdir.
Hastalığa sebep olan nedenler
Kadın olmak, ileri yaşta olmak, yüksek kolesterollü ve şeker hastası olmak, genetik yatkınlık, geçirilmiş beyin hasarları, beyin kan damarlarının tıkalı olması, vücuttaki toksin (zehir) maddeler, beyin antioksidan kapasitesinin azalması, depresyondur.
Alzheimer hastalarının kanında sağlıklı insanlara göre 3 kat daha fazla lipopolisakkaritle(LPS) karşılaşılmıştır.(Lipopolisakkarit, yağ ve şekerden oluşan bir yapıdır. Bazı bakterilerin hücre zarının yapı taşıdır.) LPS bir şekilde kan yolu girdiğinde vücudumuzda şiddetli enflamasyon (yangı) olayı başlar. Normal insan bağırsağında bulunan hücrelerin arasında sıkı bağlar vardır. LPS'nin kana geçmesine engel olurlar. Bir şekilde bu bağlar zedelenir LPS kana geçerse, barsak geçirgenliğinin bozulduğunun da bir göstergesidir. Beyinde başlayacak bir yangıdan hiçbir zaman haberdar olamayız. Beyin yangıya cevap olarak oluşan şişme ve acı gibi şeyleri algılayamaz. Beyin vücudumuzdaki tüm acıları ağrıları algılar ama beynin kendi acılarını algılama reseptörleri yoktur.
Yapılan bir çalışmada hayvanlara LPS enjekte edildiğinde hayvanların öğrenme yeteneklerinin bozulduğu görülmüş. Muhtemelen LPS beyinde yangıyı başlatıyor. Yangı beyin hücrelerini olumsuz etkiliyor. Hücre mitokondrilerine zarar veriyor. Buda mitokondrilerin fonksiyonlarını düzenli yapmasına engel oluyor. Mitokondriler enerji üretimi için olmazsa olmazıdır. LPS, BDNF(beyin türevli nörotrofik faktörün yani beyin büyüme hormonun) üretimini de azatlığı görülmüştür.
Alzheimer hastaların da GABA ve glutamat eksikleri vardır. Glutamat öğrenme ve hafıza çok önemli nörotransmitterdir. Normal kişilerde bolca bulunur. GABA beyin dalgalarını normalleştirerek sinirsel aktiviteyi yatıştıran ana kimyasal habercisidir. GABA bizim stresle kolay baş etmemizi sağlar.
Ayrıca beyin hafıza merkezi olan hipokampusta amiloit beta diye bir protein birikmesi olduğu görülmüş. Bu protein bir şekilde genetik yada başka faktörler aracılığı ile oluşmakta. Önemli olan bu protein de hücresel yangı başlatmasıdır.
Hastalığın tedavisinde, tamamen iyileştiren bir tedavi bulunmamaktadır. Ancak hastalığın ilerleme hızı yavaşlatılabilmektedir. Bunun için ilaçlar vardır. Fakat bu ilaçların yan etkisini de düşünmek lazım.
PEKİ TEDAVİDE NELER YAPILABİLİR?
Öncelikle tedaviyi sebeplerine yönelik yapmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Genetik yapımızda varsa yapacak bir şey yok ama kolaylaştırıcı işleri engel olursak ve bu durumu düzeltirsek hastalıktan kurtulmamız ya da durdurmamız işten bile değil.
Hastalıkta birçok etken olduğuna göre, öncelikle beyin hücresindeki yangının ortadan kaldırılmasına önem verilmelidir. Mitokondri tekrar çalışabilir hale getirilmeli, hücredeki oksitatif stres azaltılmalıdır.
- Tedaviye ozon tedavisi, damar yolundan uygulanan Glutatyon tedavisi, antioksidan olarak yüksek doz İV Vitamin C tedavisine hemen başlanılmalıdır.
- Hastanın sağlıklı beslenmesi ayarlamalı, özellikle beyin için gerekli enerji ve beslenmeye önem verilmeli.
- Bitkisel kaynaklı besin destekleri sağlanmalı.
- Vücudun eksik vitamin ve mineralleri bir an önce tamamlanmalı.
- Hastalığa sebep olanların başında gelen bağırsak geçirgenliği bir an önce tamir edilmelidir.
- Yüksek kolesterol ve şekerle mücadele edilmeli.
- Hastanın asidozu varsa düzeltilmeli. (Vücudun asit yapıda olması hastalıkların hızlanmasına, diğer ek hastalıklarında gelmesine, durumun daha kötüye gitmesine neden olabilir.)
- Hastaya her gün düzenli olarak 2-3 litreye yakın su verilmeli. Verilen suyun PH en yüksek olan tercih edilmeli.
- Vücuttaki zehirler ve varsa ağır metaller temizlenmelidir.
Ozon tedavisi beyin hücresinde yaşla azalan hücre içindeki glutatyonu artırarak; beyin hücrelerinin bozulmasını, bozulma durumundakilerin kurtulmasını sağlar. Oksitatif stresi düşürür. Vücuttan zehirlerin atılmasını sağlar. Kan damarların yapısı iyileştirerek, beyne yeteri kadar oksijen taşınmasını sağlar. Ozon (O3) kendisi zaten zenginleştirilmiş oksijen olduğundan hücreler bol oksijene doyar. Yapılan çalışmalarda ozon tedavisinin beyin damar yapısını %50-%100 arasında iyileştirdiği bilinmektedir. Ozon tedavisi kolesterolü de düşürerek Alzheimer hastalığının diğer bir riskini de azaltmaktadır. Ozon tedavisi bağışıklık sistemini güçlendirdiği için bu hastaların enfeksiyonlara karşı direncini de artırmaktadır.
Ozon tedavisi ile 60 Alzheimer hastası tedavi edilmiş. Ozon tedavisi yapılan hastaların %76 belirgin iyileşme olduğu, tedaviden 6 ay sonraki kontrollerinde %57 hala iyilik hallerini koruduğu görülmüştür. Ozon tedavisi almayanların durumlarında iyileşme görülmemiştir.
Başka bir 30 kişilik hasta grubunda ise ozon tedavisi görenleri %70 belirgin iyileşme görülmüş,%23 ise herhangi bir değişiklik olmamış, %7 ise klinik durum ilerlemiştir.